En büyük risk TİP’siz bir Meclis olmasıdır
İleri Haber
Milletvekili adaylarını farklı kentlerde düzenlenen etkinlikler ile tanıtan TİP, Ankara’da da yurttaşlarla bir araya geldi. Başkentteki adayların tanıtıldığı toplantıda konuşan TİP Genel Başkanı Erkan Baş, seçimlere katılmanın riskli olup olmadığı yönünde gelen sorulara, geride kalan döneme işaret ederek “En büyük risk TİP’siz bir Meclis olmasıdır” dedi.
14 Mayıs’ta düzenlenecek seçimlere Emek ve Özgürlük İttifakı altında kendi ad ve amblemiyle girecek olan Türkiye İşçi Partisi (TİP), aday listelerinin Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) teslim edilmesinin ardından başladığı seçim çalışmalarına Ankara’da devam etti.
İstanbul, İzmir ve Antalya’nın ardından dün Ankara’da da milletvekili adaylarının katılımıyla kalabalık bir toplantı düzenlendi. Yenimahalle’deki Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde düzenlenen aday tanıtım toplantısına, TİP Genel Başkanı Erkan Baş da katıldı.
TİP’in “Türkiye’nin kırmızı çizgileri” diyerek tarif ettiği seçim bildirgesinin okunmasıyla başlayan toplantı, adayların tanıtımıyla devam etti. Ankara 1. Bölge’de seçimlere katılmayan TİP’in 2. ve 3. Bölge’deki adayları şöyle:
Ankara 2. Bölge
1-) Özgür Aybaş
2-) Yelda Koçak Urfa
3-) Bektaş Rıza Hanedan
4-) Özdil Üçöz
5-) Sevgi Hazır
6-) Asiye Süllü
7-) Fatih Özakoğlu
😎 Mahir Ünsal Eriş
9-) Barış Aydoğan
10-) Yersu Büyükdağ
11-) Mustafa Ertarakçı
Ankara 3. Bölge
1-) Ozan Bingöl
2-) Misket Elif Çongur
3-) Tuğba Gürsoy
4-) Hediye Gülşen Karakadıoğlu
5-) Dilara Mahmure Dolgunyürek
6-) Ege Arda Anılan
7-) Bekir Tuncay Çelen
😎 Ozan Yurdakul
9-) Mustafa Kolcu
10-) Ebru Bese
11-) Ersin Beytemur
12-) Ilgın Baran Öcal
SALONDA ‘GENÇLİK GELECEK, GELECEK SOSYALİZM’ SLOGANLARI
Adayların tanıtımı salonda coşkulu alkışlarla karşılık bulurken, “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm” sloganları atıldı.
Tanıtım sonrası milletvekili adaylarından Ege Arda Anılan, Yelda Koçak Urfa ve Ozan Bingöl kürsüye çıkarak konuşma yaptı.
‘TÜRKİYE TARİHİNDE BU KADAR ÖNEMLİ BİR SEÇİM GÖRMEDİK’
Adayların konuşmalarının ardından TİP Genel Başkanı Erkan Baş, alkışlarla kürsüye davet edildi. Birkaç gündür sahada olduklarını halk buluşmalarında yurttaşlarla bir araya geldiklerini belirten Baş, dün partisinin Küçükçeme’de düzenlenen buluşmasını anımsatarak kalabalık katılıma dikkat çekti.
“Bu aslında bir hazırlık, başlangıç toplantısı” diyen Baş, “Belki bugüne kadar söylediğimiz bazı şeyleri tekrar etmemiz gerekiyor ama bu kadar insan yan yana gelmişken, buluşmuşken; herhalde bir de birbirimize söz vermemiz, birlikte yapacaklarımız üzerine konuşmamız gerekiyor. Çünkü gerçekten Türkiye tarihinde her seçim çok önemlidir ama herhalde bu kadar önemlisini daha önce hiç görmemiştik” dedi.
‘EMEĞİ, SOSYALİZMİ, KÜRTLERİ, YOK SAYARSANIZ; AKP GİBİ EN HALK DÜŞMANI PARTİLERDEN BİRİ İKTİDAR OLUR’
Seçimlerle Türkiye’nin 2. yüzyılının da başlayacağını ve önümüzdeki 100 yıllık dönemde nasıl bir ülkede yaşanılacağı tartışmalarına ilk adımın atılacağını vurgulayan Baş, “100 yıl öncenin Ankara’sını düşünün, bir de bugünün Ankara’sını düşünün. 100 yıl önce Anadolu’nun dört bir yanında işgale karşı Kurtuluş Savaşı veren insanlar yan yana gelmişlerdi. Tek adam düzenine, saltanat düzenine, sülale düzenine hep beraber son vermiştik. Yobazlığa, gericiliğie önemli bir darbe vurmuştuk ve yeni bir ülke kurma enerjisiyle, yeni bir ülke kurma heyecanıyla bu sürece başlamıştık” dedi.
Geride kalan 100 yılda ülkenin tahmin edilemeyecek kadar kötü bir duruma geldiğinin altını çizen Baş, “Neden böyle oldu?” sorusunun sorulması gerektiğini belirterek, “Bizim şöyle bir cevabımız var. Eğer siz bir ülkede emekçileri yok sayarsanız, onları sadece sömürülecek, alın teri gasbedilecek, kanı içilecek insanlar olarak görürseniz, vampirlik yaparsanız; siz eğer bir ülkede kadınları yok sayarsanız, siz bir ülkede Kürtleri yok sayarsanız, alevileri yok sayarsanız asıl halkı yok sayarsınız; siz solun, sosyalizmin örgütlenmesinin önüne geçmek için tarikatları, cemaatleri, ırkçıları sürekli beslerseniz, büyütürseniz öyle bir ülkede 80 yıl sonra AKP gibi insanlık tarihinin gördüğü en gerici, en yobaz en halk düşmanı partilerden bir tanesi iktidar olur” diye konuştu.
‘GERİCİLERİN İKTİDARA GELEMEYECEKLERİ BİR SÜRECİN TEMELLERİNİ ATMAMIZ LAZIM’
AKP iktidarına ve Saray Rejimi’ne son vereceklerini ancak yapılması gereken bir şey daha olduğunu belirten Baş, “Salonda toplanmış her arkadaşımdan özel olarak rica ediyorum” diyerek sözlerine devam etti ve “Bir daha böyle gericilerin, böyle yobazların, böyle halk düşmanlarının iktidara gelemeyecekleri bir sürecin temellerini atmamız lazım, böyle bir sürecin kapısın açmamız lazım. O yüzden bu seçim bizim için çok önemli” vurgusunda bulundu.
Seçimler öncesi yapılan matematik hesaplarının önemli olduğunu ancak daha önemli başka konular da olduğunu kaydeden Baş, “Biz sadece bir seçime gitmiyoruz. Önümüzdeki yüzyılın nasıl şekilleneceğine ilişkin bir soruya bu ülkenin tüm emekçileri, yoksulları olarak yanıt vermeye çalışacağız” dedi.
‘ERDOĞAN’I TARİHİN ÇÖPLÜĞÜNE GÖNDERECEĞİZ’
TİP Genel Başkanı Baş, sözlerine şöyle devam etti:
Önümüzdeki görevler çok net. Bir, Recep Tayyip Erdoğan’ı tarihin çöplüğüne göndereceğiz. Burada en küçük bir ikircikliğe en küçük bir tereddüde hiç gerek yok. Bundan 5 sene önce tek adam rejimi tartışmaları başladığında biz bir şeyler söyledik, onlar bir şeyler söyledi. Bugün geldiğimiz noktada ülkemizin ne halde olduğunu hep beraber görüyoruz. Dolayısıyla yeni bir başlangıcın ilk adımı bu ucube sisteme bu Saray Rejimi’ne bu Tayyip Erdoğan iktidarına, bu faşist bloka hak ettiği yanıtı vermektir. Onları tarihin çöplüğüne göndermektir. Burada büyük bir uzlaşmamız var.
‘DÜZEN MUHFALEFETİ İLE YARININ TÜRKİYE’Sİ KONUSUNDA HİÇ ANLAŞAMIYORUZ’
O zaman ikinci adıma geçeceğiz. Şimdi bir tarafta böyle ceberrut, her açıdan halk düşmanı denebilecek bir iktidar varken doğal olarak toplumda birtakım tepkiler oluşuyor. Doğal olarak bu ülkede mücadeleyle kazandığımız, işçilerin kadınların, gençlerin, bizlerin, bu ülke halkının 100 yıldır mücadeleyle kazandığı değerler var ama bütün bu değerlere düşman bir iktidar olunca, refleks olarak biz bu değerlere sahip çıkıyoruz.
Burada adını koyacağım, tembel bir muhalefet anlayışı gelişti. ‘Zaten bir tarafta o kadar kötü bir şey var ki o varken herkes bana oy verir’ diye düşünen bir muhalefet tembelliği var. ‘Düzen muhalefeti’ diye adlandırdığımız bir şey var. Biz bu arkadaşlarımızla, tek adam rejiminin bitirilmesi konusunda çok net bir fikre sahibiz. Fakat yarının Türkiye’si konusunda hiç anlaşamadığımızı da burada sizlerle paylaşmam gerekiyor.
’20 YILDIR SOKAKTA ANA MUHAFELET GÜCÜ OLARAK KADIN HAREKETİ VAR’
O yüzden, çok uzun zamandır büyük bir emekle büyük bir sorumlulukla bu iki düzen kutbuna Türkiye’nin sıkıştırılmasına karşı çıktık. Ve bir iddia koyduk ortaya. Dedik ki; Bu iktidar, o koltuğa oturduğu günden bugüne kadar kesintisiz bir biçimde canını ortaya koyarak mücadele eden milyonlarca insan var. Hiçbir şey bilmiyorsanız bu ülkede bir Gezi Direnişi yaşandı. Gencecik kardeşlerimiz bu iktidara boyun eğmemek için hayatlarını ortaya koydu. Bakın Türkiye’de 20 yıldır sokakta bir ana muhalefet gücü olarak kadın hareketi var oldu. Bu iktidarın bütün baskılarına, dayatmalarına karşı en ileriden muhalefet oldular.
İşçiler, emekçiler sadece anayasal haklarını kullanmak için bile bedeller ödeyerek bugünlere kadar geldiler ve bu ülkede bir direniş bağını yarattık biz. 20 yıldır iktidarın bütün nimetlerini eline almış, bütün büyük sermaye desteğini, uluslararası güçlerin desteğini, tarikatların, cemaatlerin desteğini, bütün faşistlerin desteğini, paramiliter örgütleri, MİT’ini, jandarmasını, emniyetini, istihbaratını hepsini arkasına almış ama bu halkın çok önemli bir bölümü buna teslim olmamış. Böyle bir gerçekle karşı karşıyayız.
‘EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI, TÜRKİYE’NİN 2. YÜZYILININ KURUCU İRADESİDİR’
Türkiye’nin 2 kutuplu siyasete sığmayacağını belirten Baş, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın kuruluş amaçlarına da değinerek şöyle devam etti:
Konuşturulmak istenmeyenlerin, susturulmak istenenlerin, sesi duyurulmak istenmeyenlerin o hakim siyaset alanında kendisine yer bulamayan milyonların yan yana gelebileceği bir halk ittifakına ihtiyaç var’ dedik, Emek ve Özgürlük İttifakı’nı kurduk. Bu son derece önemli bir gelişmedir. Emek ve Özgürlük İttifakı, Türkiye’nin 2. yüzyılının kurucu iradesidir. Bundan hiç tereddüt etmeyin.
O yüzden biz bir yandan bu Saray Rejimi’ne son verirken bir yandan da aynı gün gerçekleşecek parlamento seçimlerinde Emek ve Özgürlük İttifakı’nın olabilecek en güçlü biçimde parlamentoda temsil edilmesini, sokakta mücadele eden kim varsa, bu iktidara teslim olmayan kim varsa, bu iktidarın haksızlıklarına ses çıkaran kim varsa o toplumsal hareketleri, o mücadeleleri, parlamento kürsüsünde de en etkin biçimde taşımak üzere, ittifak güçlerimizle birlikte görev ve sorumluluk üstlendik.
‘BİZİM HUKUKUMUZUN BELİRLEYİCİLİĞİ YOLDAŞLIK HUKUKUDUR’
Bu arada şunu paylaşayım, çok konuşuldu. Bu ittifakı birbirine düşürmek isteyenler çok oldu. Ama onlar bizi tanımamışlar. Bizim ittifakımız onlarınkiler gibi masa başında kurulmuş bir ittifak değil, mücadele alanlarında kurulmuş bir ittifak. Sendikal mücadelede kurulmuş, Roboski’de kurulmuş bir ittifak bu. Cizre’de kurulmuş bir ittifak bu. İstanbul’da inşaat işçileri arasında, tekstil işçileri arasında kurulmuş bir ittifak bu. Türkiye’de çok uzun yıllardır devam eden bir mücadele geleneğinin bugün seçim alanına da yansımasını bulan çok ama çok kuvvetli bir ittifaktır. Bizim hukukumuzun belirleyiciliği yoldaşlık hukukudur.
O yüzden bütün çabalarına rağmen bizim ittifakımızda böyle birtakım çatlaklar olduğu imalarına rağmen gördüğünüz gibi gayet net, gayet kararlı bir biçimde mücadeleye devam ediyoruz. Çünkü arkadaşlar hepimiz için söylüyorum bunu. Bizim için bütün Emek ve Özgürlük İttifakı bileşenleri için en büyük öncelik; bu ülkedeki emekçilerin, bu ülke halklarının çıkarlarıdır. O çıkarların üzerinde hiçbir şey yoktur. En başta nedir? Cumhurbaşkanı adayı çıkarmaktan vazgeçmemizdir. Cumhurbaşkanı adayı çıkarmamamızın temel nedeni budur. Ve bu zaten bizim ülkeye siyasete topluma halka nasıl baktığımızın en temel göstergelerinden bir tanesidir.
Önce halkların, sonra ittifakın, en son da kendi partilerinin çıkarlarını önemsediklerini ve bu hiyerarşiyi unutmadıklarını ifade eden Baş, ittifaklarını 2. yüzyılı kurma iradesini temsil ettiğini tekrarlayarak, “İttifakımızı büyütmek, yaygınlaştırmak, güçlendirmek; Türkiye’nin 2. yüzyılında bugüne kadar yok sayılan kim varsa, hepimizin etkin birer yurttaş olarak hakkı olanı alması için şartlardan bir tanesidir” dedi.
‘YOLA ÇIKTIĞIMIZDA BİR AVUÇ İNSANDIK’
TİP’in 44 yıl sonra seçim pusulasında yer almasının Türkiye için çok önemli olduğunu belirterek sözlerine devam eden Baş, TİP’i kurma ihtiyacının ortaya çıktığı süreçlere ve bugünkü durumuna da değinerek şunları söyledi:
Biz özellikle Türkiye sosyalist hareketinin yüzyıllık birikiminden, o mücadele sürecinin bütün deneyimlerinden süzülüp gelen ve Gezi Direnişi’nde ortaya çıkan yeni durumu değerlendirerek, ‘Türkiye’de yeni bir siyasal kulvarın inşası gerekir’ diyerek yola çıkmıştık. Bir avuç insan olarak yola çıktık ama yeni bir yol açmak gerekiyordu Türkiye siyasetine.
Bugün geldiğimiz nokta bize şunu gösteriyor. Bundan sonra ne olursa olsun bir yol açılmıştır artık Türkiye’de. yeni bir kulvar açılmıştır. Bugüne kadar bütün bu siyasi partiler varken oralarda ya kendisine yer bulamamış ya oralarda kendisine yer bulundurulmamış on binlerce yurttaşımız bugün itibarıyla siyaset alanında kendisini sesiyle, sözüyle, gücüyle varedebiliyorsa bu önemli bir kazanımdır. Bunu yapmaya devam etmek zorundayız. Sıradan insanlara siyasette kendilerine yer bulabilecekleri zeminleri geliştirmek zorundayız.
‘KURTARICIYA İHTİYACIMIZ YOK’
“Ben onları, ben şunları temsil ediyorum” dönemi bitti. Bizim ağzımız var kulaklarımız var gözümüz var aklımız var bizim komşularımız var iş arkadaşlarımız var biz hep beraber kendimizi temsil edebiliriz zaten. Başka temsilciye ihtiyacımız yok. Bizim yapmamız gereken temel bir iş var; bütün yurttaşları örgütleyeceğiz, bizi kurtarıcılardan kurtaracağız, bizim kurtarıcıya ihtiyacımız yok.
Benim partide en büyük şansım, biraz fazla gezme olanağım var. Pek çok örgüte pek çok ile ilçeye gidiyorum ve görüyorum. Şununla gurur duyduğumu söylemem lazım. Hangi ile hangi ilçeye gitsek orada mücadele eden insanların temsilcileri var şu anda TİP listelerinde. Biraz önce de gördünüz. Türkiye’deki hakim siyaset anlayışını bilen herhangi bir insanın duygulanmaması mümkün değil.
TİP’in mücadele eden insanlardan oluşan bir aday listesiyle toplumun karşısına çıktığını, bunun kendisini heyecanlandırdığını ve bu yöntemin kalıcılaştırılması gerektiğini düşündüklerini ifade eden TİP Genel Başkanı, 3 yıl önceki açıklamalarının “İyi çocuklar ama çok hayalperestler” sözleriyle karşılandığını belirtti.
‘PARLAMENTODA GÜÇLÜ OLMAK İSTİYORUZ AMA AMACIMIZ DAHA ÇOK TİP’LİYİ PARLAMENTOYA TAŞIMAK DEĞİL’
Maden işçilerinin, mücadele eden kadınların, üniversite öğrencilerinin milletvekili olması gerektiğini ve bunların mücadele içerisinde kendi temsilcileri ile seçilmesi gerektiğini dile getirdiklerini hatırlatan Baş, “Biz ‘TİP, parlamentoda daha güçlü olmak istiyor ama amacımız daha çok TİP’liyi parlamentoya taşımak değil. Bu memlekette mücadele eden kim varsa biz parlamentoya onu taşımak istiyoruz’ dediğimizde gerçekten doğruyu söylüyoruz” diye konuştu.
Partisinin yetkili kurullarından bir aday olmadığını hatırlatan TİP Genel Başkanı, “Bizim aday listelerimize baktığınızda şunu görüyorsunuz. İnsanlar bir üst sıraya çıkmak için birbirleriyle kavga etmiyor. Sıradaki arkadaşına kazandırmak için kavga ediyor. Bizim mücadele anlayışımız bu ve biz Türkiye’de halkın büyük çoğunluğunun da esas olarak böyle olduğunu düşünüyoruz ama bizim gibi insanlar bu düzen siyasetinin çamuru içerisinde doğal olarak kendilerine yer bulamıyorlar. Hep ‘Siyaset pis bir iş’ diyorlardı ya biz de şunu söylüyoruz. İşte temiz insanlar, geliyoruz bu siyaset alanını temizleyeceğiz, bitireceğiz o pisliği” ifadelerini kullandı.
‘ANKARA’YA SOSYALİST MİLLETVEKİLİ YAKIŞIR’
Ankara’ya ilişkin konuşarak sözlerine devam eden ve kentin uzun süredir kötülükler ile anıldığını söyleyen Baş, “Ben Ankara’nın bunu hak etmediğini düşünüyorum. Ankara, bir ülkenin yokluk içerisinden yeniden kuruluşunun simgesidir. Ankara, bir ülkenin yok oluşunun eşiğinden yeniden ayağa kalkışının simgesidir ve ben inanıyorum ki önümüzdeki dönemde de Ankara yeniden bu kimliğini kazanacak. O yüzden bir başlangıç adımı olarak Ankaralılardan rica ediyorum, Ankara’ya en az bir sosyalist milletvekili yakışır” dedi.
Milletvekilliği sürecine işaret ederek son 5 yılının büyük bölümünü Ankara’da geçirdiğini belirten Baş, sosyalist bir milletvekili için hep birlikte başarma çağrısında bulundu.
TİP’in “kırmızı çizgiler” olarak adlandırdığı politikaları da hatırlatan ve bunların yurttaşlara taşınması gerektiğini belirten Baş, “Yazılan her şey, aslında bu ülkenin yüzde 99,5’unun çıkarlarını savunuyor” derken; temel hakların kar amacı haline getirilmemesi yönündeki politikalarını örnek verdi.
Baş, şöyle devam etti:
“Bu ülkede çocukların eşit, parasız, bilimsel, laik bir eğitim almasından kim şikayetçi olabilir. Dinlerken hep aynı şeyi hissediyorum, okurken aynı şeyi hissediyorum. Bu kadar insancıl bu kadar doğal bu kadar normal şeyler istiyoruz ama bir şeyin altını çizeceğim. Bunu bu kadar açık, berrak söyleyen başka bir siyasal güç var mı Türkiye’de? Esas problemimiz bu. O yüzden TİP’e ihtiyacımız var. O yüzden lütfen bu bildirgeyi komşunuza, eşinize, dostunuza, akrabınıza arkadaşlarınıza herkese ulaştırın. Karşı çıktığı bir tek şey varsa TİP’e oy vermesin ama buradakileri savunuyorsa bu kırmızı çizgiyi kalınlaştırmak, bu kırmızı çizgiyi güçlendirmek onların bizlere vereceği destekle mümkün olacak.”
‘EN BÜYÜK RİSK TİP’SİZ BİR MECLİS OLMASIDIR’
Aynı talepleri samimiyetle isteyen yurttaşların olduğunu ve geride kalan dönemdeki tavrı nedeniyle oy vermek de istediğini kaydeden Baş, “Ama sonra soruyorlar peki bu bir risk mi?” diyerek şunları söyledi:
Ben bu soruyu tersine çevireyim diyorum arkadaşlar. Gerçekten kendinize şunu sorun. Önümüzdeki seçim sonuçları itibarıyla iddia ediyorum, haksızsam oy vermeyin, en büyük risk TİP’siz bir Meclis olmasıdır. Şu geride kalan 4,5 yıldan TİP’i çıkartın ki Meclis’in en işlevsiz en itibarsız bir noter makamına çevrildiği bir Meclis’ten bahsediyoruz. Orada bile elimizden geldiğince bir sosyalist partinin bir devrimci partinin neler yapması gerektiğini göstermeye çalıştık ve bu bile henüz bize göre çok eksik kaldı ama bu bile toplumda bir heyecan, yeni bir yönelişe işaret ediyor.
‘VERDİĞİNİZ 100 BİN OYLA OZAN BİNGÖL VERGİLERİMİZİN HESABINI SORACAK’
Bence risk şu arkadaşlar. Mesela Ozan Bingöl’ün olmadığı bir Meclis risk bence. Vergilerinizin hesabını soracak birisine ihtiyacımız var bizim. Herkesten rica ediyorum. Eşinize, komşunuza, dostunuza bir tane Meclis bütçe görüşmesini izletin sonra Ozan Hoca’nın herhangi bir konuşmasını bulup izletin ve Meclis’te neler olabileceğini düşünün. Türkiye bunu hak etmiyor mu yani? Sizin verdiğiniz 100 bin oyla Ozan Hocam gidecek, Meclis’te bizim vergilerimizin hesabını soracak.
KHK ile üniversitede ihraç edilen ve TİP’ten Ankara 3. Bölge 2. sıra milletvekili adayı olan Elif Çongur’un yaşadıklarına da işaret eden Baş, “Şimdi, arkadaşlar peki şu bir risk değil mi ya? Adamın bir tanesi gecenin bir yarısı KHK diye bir şey yayınlıyor ve on binlerce insan hem işinden oluyor hem Elif Hocam gibi öğrencilerinden kopartılıyor hem insanlar yurt dışına çıkmak zorunda kalıyor, cezaevine atılma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Ya bir kişi insanları istemiyor diye binlerce insanın hayatı mahvoluyor, on binlerce çocuğumuzun hocaları öğretmenleri onlardan kopartılıyor ve aslında çocuklarımız da geleceksiz bırakılıyor. O yüzden söylüyorum, bence risk Elif Hoca’nın Meclis’te olmamasıdır. Bu riski almamaya çağırıyorum sizi” ifadelerini kullandı.
YURTTAŞLARA ÇAĞRI
TİP’in arkasında gazete, televizyon, patron veya tarikat gibi herhangi bir yapı olmadığını vurgulayan, “Bizim paramız olsa biz de onlar kadar yapmayız ama biraz bilboardlara ilan veririz yani görülmek isteriz. Biz de yaptığımız iş görülsün isteriz. Televizyonlara ilan vermek isteriz ama bunlar yok. Sizden rica ediyorum; şimdi havalar düzelecek bayramdan sonra. Hepiniz birer tane tişört bastırın ve bilbord gibi gezin sokaklarda” çağrısında bulundu.